Bu soruyu sorduğumda eminim hepiniz, elinize bir kalem alıp, bir de beyaz kağıt, ‘Ne var ki dağ resmi yapmakta’ diye çalışmayı düşünüyorsunuzdur.
Ama benim dediğim dağ kağıt üzerinde değil, kara üzerinde.
Yeni düz bir yere, toprak, taş vs ne bulursanız yağacaksınız, yığacaksınız, o yığıntıdan dağ yapacaksınız.
Kaç metre yükseklikte yapacağınıza siz karar vereceksiniz.
Kaç metre genişlikte olduğuna da.
Sonra isterseniz, o dağa adını da siz koyabilirsiniz.
Hatta adınızı dahi koyabilirsiniz.
‘Ali Eyce Dağı’ gibi.
Doğa yaşamda dağlar, doğal yapılardır. Dolasıyla sonradan dağ olan, dağ olma özelliğini kaybeden dünyada hiçbir kara parçası bulamazınız.
Dağ dağdır, dağ dağ değilse değildir.
Sonrada bir ovadan dağ çıkmaz.
Dağ olan yerde sonradan ova olamaz.
Peki, dünyada bu doğal coğrafi özellikleri değiştirirseniz, değiştirmeye kalkarsanız bunun ne adı ne olur?
Çevre katliamı!
Yani bildiğiniz doğal çevreye zarar veren kişi olursunuz.
Doğal çevreyi değiştiren, doğanın yapısıyla oynayan, dolasıyla çevreyi kirleten olursunuz.
Bunu hangi sebeple yaptığınız hiçbir önemi yokturdur.
Bunu yaparken kimlerden izin aldığınızın da.
Çünkü çevre katliamı yapmak, doğal çevreyi değiştirmenin ne bir mantıklı sebebi olabilir, ne de bu çevre katliamını yapmanıza, doğanın yapısını değiştirmenizi ilgili, ilgisiz bir makam onay verebilir.
Bunları niye mi yazdım.
Çevreye düşkünlüğümden tabi ki.
Ha bir de, gördüğüm çevre katliamından.
Birilerinin düz ovaya yaptığı dağı görünce, önce düşündüm, sonra fotoğrafladım.
Şimdi da yazıyorum.
O birilerine gazeteci olarak sordum, ‘Bu dağı nasıl yaptınız?’ diye.
Onlarda Çevre Müdürlüğü’nden izin aldıklarını söylediler.
Belediyeden onay aldıklarını söylediler.
Bir de ukalalık yapıp, ‘Siz gazetecilerden de izin mi almamız gerekiyor?’ dediler.
Öncelikle, biz gazeteciler çevre katliamı için izin verecek makam değiliz.
O göndereceğiniz belgeleri, izin belgelerini gönderin.
Gönderirseniz, zaten size sorduğumuz soruları geri alırız.
Yapımına onay verenlerin çevreci görüşlerini sorgularız.
Onun için şimdiden, ne dağı yapanı, ne dağın adını, ne de bu işin nasıl olduğunu yazmak istemiyorum.
‘Çevre katliamı’ demem yeterli diye düşünüyorum.