İzmir’de yaz keyfini yapıp da gidenler, kışını bilmezler.
Ne çetin bir kış vardır.
Ayazlı soğuk bir taraftan, yağmur bir taraftan. Sel suları bir taraftan. Su baskınları diğer taraftan.
İzmir’de kışı da geçirenler, evinde hapis kalanlar, sokağa çıkamayanlar bunu gayet iyi bilir.
Bakalım bu kış nasıl geçecek?
Büyükşehir dâhil hemen hemen bütün ilçelerde belediye başkanları 31 Mart seçimleriyle değişti. Değişen sadece başkanın adı, soyadı mı, yoksa yaptıkları mı onu ilk kez bu kış göreceğiz.
Meteoroloji ‘İzmir sağanak yağışlı’ dediğinde, akşam haberlerini hep beraber takip edeceğiz.
Ağustos böceğiyle, karıncanın hikâyesinin sonucunu görür gibi sonuçlarını göreceğiz.
Yazın, dereler temizlenip, kanallar açılıp, yağmur sularının gidişini engelleyen unsurlar yok edildi mi, bunları fark edeceğiz.
Yazın çalışanın çalışıp, çalışmadığını, kışın yaşadıklarımızdan anlayacağız.
Yazın sadece ‘Ah çevre, oh çevre, mis çevre’ diye söylendin mi? Yoksa o çevrenin bizi yazın yaşattığı keyif gibi kışın keyif yapmamıza izin verecek mi?
Mevsimlere bölünmüş hayatın çevreci cümlesi:
‘Yazın çevre için ne yaparsanız, kışın da onun ödülünü veya cezasını çekersiniz.’